1 Mayıs 2008 Perşembe

kısa kısa PEYGAMBERLIK DELILLERI

BİNLERCE ŞAHİTİN GÖRÜP KAYIT TUTAN TARİHÇİLERE BİLDİRDİĞİ, BİNLERCE SAĞLAM KİTAP KAYNAKTAN GÜNÜMÜZE AKTARILAN PEYGAMBERLİK MUCİZELERİ

İnsanlar sık sık Hz Muhammed'den mucize göstermesini istiyorlardı. Elbette her gelen ne isterse yapmak mucizeyi hokkabazlığa ve şova dönüştürürdü. Bunun için Allah, şiddetli gereklilik duyulduğu, kafirler toplu geldiği bazı zamanlarda kimi çok büyük binden fazla mucizeyi Hz Muhammed aracılığı ile göstermiştir. Ayrıca onun ashabınında çok sayıda keramet gösterdiği nakledilmektedir. O tarihlerde meydana gelen hiç bir olayın kayıtları bu kadar sağlam ve çok kişiden tasdik edilerek gelmemiştir. Buna rağmen batı tarafından duymamazlıktan gelinir. Çünkü O'nun mucize gösterdiğinin bir duyulması demek, O'nun peygamberliğini ilan demektir. Bu mucizelerin bir ispatı da şudur ki, kendine tamamen zıt düşünen arap kavmi ve çok ciddi ayrılıklara düştüğü hıristiyan ve yahudilerle dolu arap yarımadası ateş çemberi gibiydi. Ama o Allah’ın izniyle öyle büyük mucizeler gösteriyor ve Kur'an o denli ruhlara işliyordu ki 10 yıl dolmadan İslam tüm Arap yarımadasında en büyük din ve komşu ülkelerde en merak uyandıran müthiş haber haline gelmişti. Akın akın tüm arabistan Medine akıyor hergün toplu halde kabileler ve gruplar islama girdiğini ilan ediyorlardı.
Bu mucizelerden bazılarına Kur'an da yer verilir ve insanlar şahit tutulur ( Ay'ın yarılması, Miraç vb ). BAzılarının neden hala imana gelmediği sorulur ve şöyle der. " Onlar bir mucize görseler bu büyük bir sihirdir derler". TÜm tarih kitaplarında yerli yada batılı yazar ki Hz Muhammed'e Mekkeli kafirlerin taktığı lakaplardan birisi de Büyücü'dür. Sadece bu durum bile tek başına O'nun doğaüstü olaylar göstermekte olduğunun delilidir. Halbu ki o ticaretle uğraşırdı gençliğinde çobanlıkla geçinirdi. Ne şiir okur ne de büyüyle ilgilenirdi.
Ona kahin, delirmiş, cinlenmiş gibi başka lakapta taktılar. Fakat günümüz batılı oryantalistler gibi asla "yalancı, şarlatan" demediler. Çünkü o herkesin malını ve canını, kervanlarını rahatlıkla emanet ettiği Muhammed El_emin idi. Peygamberlik ilan etmeden evvel herkes onun asaletine şerefine ve namusuna hayran idi. O yüzden bu sözü hiç söylemeyediler. Fakat Hz Muhammed hakkında bilgisi çok az olan batılı toplumlarını şimdi çok rahat kandırabiliyorlar. Onu karalamak amacıyla yazılmış işine geldiğini çarpıtarak yansıtan, işine gelmeyen bilgileri saklayan yazarların kitaplarından başka türde eserler bulmak zordur maalesef batıda.

ORTADA OLMAZ
Kuran'ın Hz Muhammed tarafından uydurulduğunu iddia etmek, haşa onun en büyük sahtekar olduğu manasına gelir ki bu ve bunlar gibi yüzlerce vakıa ile taban tabana zıt olduğu gibi Mekke müşrikleri bile böyle bir iddiada bulunma cüretini gösterememişlerdir. Yani ya en aşağıda olur ya da en yukarıda olur. Ortada bir yerde olamaz. En aşağıda olduğunu en azılı düşmanları dahi söyleyemedikleri gibi 14 asırdır incelenen hayatı bunu tamamen reddetmektedir. Öyleyse en yukarıdadır. O Allah'ın Elçisidir.
“Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar aslında seni yalanlamıyorlar, fakat, o zalimler Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.” Enam 33


TEREDDÜT ETMEDİO kadar engeller ve sıkıntılar karşısında kendinden emin ve tereddütsüz olarak davasını savunması. Hiçbir tereddüt eseri görülmemesi. Yakınında bulunanlar ve düşmanları onun tereddüt ettiğini hiç görmediler.

TUTTUĞU ORUÇLARSenenin birçok gününü o sıcak Arabistan çöllerinde oruçlu olarak geçirmesi. (Bu oruçları tutmasaydı kimse niçin çok oruç tutmuyor deyip peygamberliğini inkar etmeyecekti.)

O'NA EMREDİLEN NAMAZGece yarısı kılınan ve insan nefsine en ağır gelen teheccüd namazının kendine mahsus olarak Kuran'da emredilmiş olması ve ömrü boyunca bu namazı kılması...

KAVİMLERİN KISA SÜREDE ISLAHIVahşi ve adetlerine mutaa*sıb inatçı muhtelif kavimleri çok kısa bir sürede adet ve vahşi ahlaklarından temizleyip dünyanın birçok yerine muallim olacak düzeye ve olgunluğa getirmesi...

SOSYAL YAPI ÜZERİNDEKİ ETKİSİSigara gibi küçük bir adeti küçük bir kavimden büyük bir hakim çok büyük gayretlerle ancak daimi kaldırabilir. Halbuki bu zat büyük ve çok adetleri inatçı mutaa*sıb büyük kavimlerden zahiri küçük bir kuvvetle küçük bir gayretle az bir zamanda kaldırıp yerine yüksek seciyeleri dem ve damarlara karışmış derecede sabit olarak koyuyor.Şu an yüzlerce profesör ve fikir adamı Arap Yarımadası yada benzeri bir yere gidip yüz sene çalışsınlar acaba o zatın bir senede yaptığının yüzde birisini yapabilirler mi?

AY VE GÜNEŞDavasından vazgeçmesi karşılığında Kendisine yapılan para, başkanlık ve kabilenin en güzel kızları teklifine; "Bir elime Ayı bir elime Güneşi koysanız ben bu davadan vazgeçmem" şeklinde cevap vermesi...

ABESE SURESİKuran'da kendisini azarlayan ayet bulunması (kendi sözü olsaydı buna niçin gerek duysundu)

AMCASI EBU TALİB'İN İMANIÇok sevdiği amcası Ebu Talib'in imansız gitmesi ve bunu O'nun bildirmesi (peygamberliği gerçek olmasa idi çok sevdiği bir insanı bütün gelecek islam milletlerinin gözünde düşürmesine izin vermez ve imanlı gitti deyip herkezin gözünde yüceltebilirdi.)

"FAKİRLİĞİMLE ÖVÜNÜRÜM" Hadisi şerif
Kendisinde hem peygamberlik hem de devlet reisliği gibi iki en önemli hakimiyet unsuru varken yani kendisine saraylar yaptırabilecek hakimiyette iken hasır üzerinde yatması, hanesine üç gün üst üste buğday ekmeği girmemesi, hatta bazen açlıktan karnına taş bağlaması onun nefisperest bir insan değil gerçekten peygamber olduğunu gösterir.(Nitekim bırakın toplumda peygamber olarak kabul edilmenin verdiği muazzam hakimiyeti, devlet-şehir-kasaba reisliği hakimiyetini eline geçirenlerin bile nasıl yaşadıkları ortadadır.)


BIRAKTIĞI MİRASSenelerce toplumun bütün hakimiyeti elinde olan bir kişinin bıraktığı miras olan: Üzerinde Muhammedün Resulullah yazan gümüş bir mühür, birkaç parça silah bir beyaz katır dahi O'nun Allah'ın Resulü olduğunu kanıtlar.

MUCİZELERİNE SİHİR İTHAMIMucize gösterdiğinde düşmanları tarafından sihir ithamına maruz kalması. (Buradan da anlaşılıyor ki olağanüstü bir durum gerçekleşiyordu, inanmak istemeyenler ise böyle bir olay olmamıştır demek yerine 'sihir yaptı bize' diyorlardı.) Bu durum düşmanlarının bile onun peygamberliğini bilmeden ispatladıklarını gösterir. Kuran’da tüm müslümanlar peygamberin gösterdiği mucizelere ve kafirlerin “bu ancak bir sihirdir” demelerine şahit tutulur. Eğer bunlar olmadan Kuran’da yazılmış olsa idi Peygamberin etrafından herkes dağılırdı ve o yalan yere mucize irat etmekle suçlanırdı. Halbuki ne tarihsel kayıtlarda ne de islamiyetin akışında benzeri küçük bir iz dahi rastlamak mümkün değildir. Tam aksine mucizlerini anlatan binlerce şahit ve yüzlerce hadis kaydı tarihe geçirilmiştir.

DÜNYA SULTANLARI EVLATLARINI YÜCELTİRKENKızı Fatıma'ya; "Ey Fatıma, peygamber kızıyım diye güvenme kıyamet günü ben bile seni kurtaramam." Diye buyurması...

ZEKAT ALMASI YASAKTIZekat almanın kendisine ve yakın çevresine yasak edilmiş olması.

HZ. İSA'NIN İLAHLIĞINI REDDEDİP, BABASIZ DOĞMASINI İSE KABUL ETMESİ.
Hz. Peygamber -haşa- Kuranı kendi yazmış olsaydı Hz. İsa'nın tanrılığını inkar ederken mucizevi doğumunu da inkar edebilir hristiyanlara hiç malzeme vermezdi. Nitekim yahudiler zaten böyle inanmaktaydı. Bu problemden de böylece kurtulabilirdi. Fakat söylediği vahiydi ve doğru ile yanlışı ayırdediyordu.

KURANDAKİ İSİMLERİKur'anda diğer peygamberlerin isimleri yüzlerce kez geçtiği halde kendi ismi iki yerde geçmektedir.

EN YAKININDAKİLERDEN EN KÜÇÜK KUŞKULU BİR SÖZ GELMEDİ
Başta hanımları olmak üzere onun hayatını en yakından inceleme fırsatı bulan, sayısız haline vakıf olan, değişik fıtrat ve ahlaktaki insanlardan onun aleyhinde kuşku ifade edebilecek bir söz gelmemiştir. Bir samimiyetsizlik hissetselerdi en azından vefatından sonra şurda burda ağızlarından kaçıranlar çıkacaktı. İlk iman ettikleri zamanki hallerinden onu tanıdıkça hiçbir şey eksilmemiştir.

ÜMMİLİĞİYLE BERABER İSLAM DİNİNİN KAYNAĞI OLMASI...
Ondört asırdır Tüm İslam alemine dal budak salmış bütün İslami ilimlerin kaynağı olan Kuran'ı getiren ümmî (okuma yazma bilmeyen) bir insan ise bunların onun kendinden olduğu iddia edilebilir mi?

VAHYİN KESİNTİYE UĞRAMASI
Vahiy bir kaç kez kesintiye uğramıştı. Resulullah bundan derinden üzüntü duymuş ve bu davranışlarına yansımıştı. Bunu fırsat bilen müşrikler, Rabbi onu unuttu, haşa şeytan onu terketti gibi dil uzatmalarda bulunuyorlardı. Bir süre sonra vahi geldi. Eğer Kuran kendi sözleri olsaydı neden vahyi kesintiye uğratsındı? Şahsına yönelik ilahi övgüler dizmese de önceki söylediklerine benzer birkaç söz söyleyemez miydi? Kendisini son derece üzen dedikodulara yol vermemek o kadar zor muydu?

KUR'AN İLE MEYDAN OKUMASI
Kur'an benzerinin getirilemeyeceği konusunda şiddetle ve ısrarla meydan okumaktadır.(isra 88)(Tur 34)(Hud 13). Acaba kendi başına iddiada bulunan bir kişi olsaydı, belağatın revaçta olduğu bir zamanda tetikte bekleyen o zamanki arap ediplerinin edebi gayretlerine dokunduracak böyle iddialara neden ihtiyaç duysundu? Kendisini aşan böye bir iddia yapmamış olsaydı “niçin böyle iddiaları yok” diyerek inananlar dininden vaz geçip inanmayanlar kendilerine delil mi bulacaktılar?
Aklı çalışan her insan anlar ki, O kendi n*mına değil, her şeye gücü yeten Allah n*onuşmaktadır.

MÜŞRİKLERİN KENDİSİNE KAHİN VE SİHİRBAZ DEMESİ
Bu ithamı yaptıkları Kuranda da bildirilmektedir. Sihirbaz, acib ve garib işler yapan kimseye denir. Kahin ise Arabistanda gaybı haber veren kimseye denirdi. Bunlar bazı harikalar görmemiş olsalardı, gayble ilgili bir takım peygamberî haberlere şahit olmamış olsalardı böyle demeye gerek duymazlardı.

ALEYHİNDE İDDİALAR İLERİ SÜRENLERİN BİRÇOĞUNUN İDDİALARINI BIRAKARAK MÜSLÜMAN OLMASI
Aleyhinde iddialar ileri süren başta ileri gelenlerden Ebu sufyan Amr b. As, Halid bin Velid, Hz Ömer, Ebu Cehilin oğlu İkrime olmak üzere daha sonra iman getiren bütün mekke müşrikleri önceki bu iddialarının asılsızlığını anlayıp müslüman olmuşlardır. Canlarını mallarını ve herşeylerini Onun yolunda feda eder duruma geldiler.

Hristiyan Dünyasını Karşısına Alması
"Hz.Muhammed çok zeki bir adamdı ve kendisinden önceki kitaplardan da (İncil, Tevrat) yararlanarak Kuran'ı yazdı!" diyenlerin hırsları yüzünden düşünemedikleri ve çelişkiye düştükleri bir nokta vardır:
***Çok zekilik ve kurnazlıkla suçlanan bu insan, ne için Hz. İsa konusuna gelince, kendinden önceki kitapların anlattığı öykülere sadık kalmadı da, hiçbir gelenekçi hristiyanın kolay kolay kabul etmeyecegi bambaska bir Hz.İsa örnegine yer verdi Kuran'da? Halbuki hristiyan inancına uygun bir hz İsa anlatımı yapmış olsaydı (örneğin Hz İsa'nın hristiyanların inandığı gibi çarmıha gerildiğini söyleseydi) bu konuda herhangi bir muhalefetle karşılaşmayacaktı.
***Hangi akla hizmet olsun diye teslisi reddetti?
***Karşısında Mekke müşrikleri gibi bir putperest ordusu varken, ne diye hiç yoktan bir de Hristiyanlari karsisina aldı?
***Maddi çıkarlar ve iktidar hırsıyla Kuran'ı kaleme aldığı ileri sürülen ve kendisine çok zeki denilen bu Zat, nasıl oldu da böyle açık hataya(!) düştü?


Ayetlerin iniş zamanı
Konuyla ilgili diğer bir misal de kıblenin değişmesiyle ilgilidir.
Hicretin birinci yılına kadar müslümanlar kıble Kudüs'teki Beytül Makdis idi. Hz peygamber ise Kabe'nin kıble olmasını çok arzu ediyordu. Fakat O'nun bu isteğine RAĞMEN bir buçuk sene Kabe'nin kıble olması için bekleme durumu hasıl oldu. Nihayet hicretin ikinci yılı Receb ayında Resulullah, ashabıyla yine Beytül Makdis'e yönelmiş olarak öğle namazını kılarken, ikinci rekatı kıldıktan sonra kıblenin Kabe olduğu ve oraya yönelinmesi Allah tarafından ayet ile açıklanınca,(Bakara 114) Hz peygamber cemaatiyle beraber Kabe'ye yöneldi ve öğle namazının son iki rekatı böylece kılındı.
Resulullah kendinden konuşsaydı böyle bir duruma neden gerek duysundu? Kendi isteği ile birbuçuk sene niçin muhalefet etsindi? Bu muhalefet onun davasına ne gibi fayda verecekti? Malesef dine karşıtlığa kendisini şartlandırmış olanlar bunları görmezlikten gelmektedir.
Diğer bir misal,
Hz. Peygambere müşrikler tarafından Ashab-ı Kehf, Zül Karneyn ile ilgili ve ruh ile ilgili soru sorulması üzerine , Hz Peygamber “inşallah” demeden “yarın gelin size cevap vereyim” demiş ve bu yüzden bu konuları aydınlatıcı vahiy gelmedi. Cevap geciktikçe gecikti. Hz Peygamber son derece sıkılmaya başladı. Kureyş müşrikleri kendisini daha şiddetle yalanlamaya başladılar ve Rabbinin kendisini terkedip gazap ettiğini ileri sürdüler. Böylece aradan on beş gün kadar bir süre geçti. Derken Duha suresi inerek Rabbinin kendisini terkederek gazap etmediğini bildirdi. Kehf suresinin şu ayeti kendisini şöyle uyardı: “Allah'ın dilemesine bağlamadıkça (inşaallah demedikçe) hiçbir şey için bunu yarın yapacağım deme. Bunu unuttuğun takdirde Allah'ı an ve : “Umarım Rabbim beni, doğruya bundan daha yakın bir yola iletir” de.”
Yukarıda sorulan sorular bu hadise için de geçerlidir.
Önyargısız olarak düşünüldüğünde bunlar gibi birçok misalin Resulullah'ın hayatında mevcut olduğu görülecektir


ilk vahiy karşısındaki tepkisi
Kendisine ilk vahiy nazil olduğu zamanki tutumu, Onun doğruluğuna tartışma götürmez bir delildir.
Resulallah Hira mağarasında iken ansızın melek kendisine gelerek “oku” dedi. O “Ben okumak bilmem” diye cevap verdi. Melek kendisini canını acıtacak derecede sıktı ve tekrar “oku” dedi. Tekrar aynı cevabı alınca üçüncü defa sıktı ve bırakıp Alak suresinin ilk ayetlerini getirdi. Resulallah kalbi ürperti içerisinde eve döndü. Hz. Hatice'ye “beni örtün beni örtün” dedi. Örttüler, derken korkusu zail oldu. Kendisinden endişe ettiğini bildirince Hz Hatice, iyi sıfatlarını anlatarak Allah'ın kendisini mahcup etmeyeceğini söyleyip teselli etti. Bundan sonra Hatice O'nu hristiyanlığı seçmiş bir bilgin olan amcaoğlu Varaka bin Nevfel'in yanına götürdü. Hz. Peygamber olanı biteni anlattı. Bunun üzerine Varaka,
“Bu gördüğün Allah'ın Musa'ya indirdiği en büyük kanundur. Keşke senin davet günlerinde genç olsaydım da kavminin seni çıkaracakları zamanı görseydim.” dedi ve o günlere yetişebildiği takdirde yardım edeceğini söyledi.
Yaşanan olaydan anlaşılacağı gibi peygamber kendi dışından bir kuvvet tarafından adeta yakalanıp kendisinin rağmına bir elçiliğe memur edilmiştir. Bu durum birçok peygamberin bi'setinde görülmüştür.
Eğer Resulallah haşa yalancı olsaydı önünde dilediği gibi şekillendireceği bir yalan alanı vardı. Cebrail'in üç kez kendisini sıkıp neredeyse canının çıkacağını söylemek yerine, dostça yanına gelip şefkatle elini tuttuğunu, mahiyetini ve amacını bilemediği “oku” şeklindeki kesin ve beklenmedik emir yerine arkadaşça sohbet ettiği gibi birşey söylemesi gerekirdi. Aynı şekilde tedirgin ve korku içerisinde eve dönmek yerine mütebessim ve sevinçli bir şekilde dönmesi daha makul idi.

VAHYİN BAZEN ARZUSUNA MUHALİF OLARAK İNMESİ
Bir misal
Münafıkların başı Abdullah bin Ubey ölmüştü. Hz Peygamber onu kendi elbisesine kefenledi, onun için af dileyip cenaze namazını kılmak istedi. Bunu gören Hz Ömer ise O'na “Rabbin seni nehyettiği halde namazını mı kılacaksın ya Resulallah? Deyince O şöyle cevap verdi: Rabbim şöyle buyurarak beni muhayyer bıraktı;” Onlar için ister af dile ister dileme; yetmiş defa bile af dilesen yine Allah Onları affetmez.” Tevbe80 “Ben de yetmiş defadan fazla af dilerim” Böyle buyurarak namazını kıldırdı.Bunun üzerine Allah Teala sözkonusu ayeti anlamada yanıldığını ve doğrusunun ne olduğunu bildiren Tevbe 84. ayeti indirdi. Bu emirden sonra Resulallah münafıkların namazını kıldırmaktan vazgeçmiştir.
Acaba Kur'an Hz peygamber'in sözü olsaydı kendisinin yanlışını çıkaran ve arzusuna muhalif böyle bir ayet söylemesine neden gerek duysundu.

KUR'AN O'NUN SÖZLERİNE BENZEMİYORDU
Ben müslüman değilim hiçbir zaman da olmadım diyen Alberry Carlyl:
“Ben Kuran'ın tabiat üstü bir eser olduğundan şüphe etmiyorum. Zira büyük bir vahiy hitabesi olmanın bütün işaretlerini taşımaktadır. Muhammed'in günlük hayatında nasıl bir eda ile konuştuğunu pekala biliyoruz. Zira hadisleri büyük miktarda muhafaza edilmiştir. Muhammed'in hadis kitaplarındaki sözlerini otantik olarak kabul edersek ki kabul etmek için yeterli delillere sahibiz. Ve kuranı da margoliouth un telakkisi vechile O'nun şuuru mahsülü sayarsak o vakit bir adamın, edebi ifadesinin normal dilinden bu kadar temel ayrılıkları arz ettiği duruma benzer diğer bir hal göstermek zor olacaktır. Demek daha uygun olacaktır. (2)
Utbe'nin itirafı
Utbe kavminin seyyidi ve güzel konuşan edip bir insandı. Hamzanın müslüman olduğu sıralarda kavmine;
Ey kureyş dedi gidip Muhammed'le konuşayım O'na bazı şeyler teklif edeyim, belki kabul eder bizim tanrılarımıza dil uzatmaktan vazgeçer.
-Git görüş. dediler.
Resulullah yalnız başına mescidinde oturuyordu. Utbe geldi söze başladı;
-Kardeşim oğlu senin bizim yanımızdaki yerin bildiğin gibidir soyca mevkice yükseksin. Ama kavminin başına öyle bir iş getirdin ki onunla cemaatlerini dağıttın, inançlarını hor gördün, dinlerini tanrılarını ayıpladın. Geçmiş babalarını tahkir ettin. Şimdi şu tekliflerimi dinle belki kabul edersin.
Söyle ya Ebal Velid dinliyorum.
Kardeşimin oğlu eğer bu getirdiğin şeyle zengin olmak istiyorsan sana mal toplayalım öyle ki en zenginimiz olasın. Eğer şeref istiyorsan seni başkan yapalım. Sensiz bir iş görmeyelim. Hep senin emrinle hareket edelim. Krallık istiyorsan seni bize kral yapalım. Yok eğer bunlardan hiçbiri değilde seni cin çarpmış da kurtulamıyorsan sana doktorlar bulalım. Bu uğurda bütün mal ve mülkümüzü harcayıp seni seni kurtaralım.
-Bitti mi ya Ebal Velid
-Bitti
-Şimdi sen dinle:
“Bu, Arapça bir Kur'an olarak, âyetleri bilen bir kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır. O, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat insanların çoğu yüz çevirmişlerdir. Artık onlar gerçeği işitmezler. Onlar: "Ey Muhammed! Senin bizi davet ettiğin şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Seninle bizim aramızda anlaşmamıza engel bir de perde vardır. Sen istediğini yap, çünkü biz yapıyoruz” dediler.” (Fussilet 3-5)

“Eğer onlar, yine yüz çevirirlerse de ki: "Ben sizi Âd ve Semud'un başına gelen yıldırıma benzer bir yıldırıma karşı uyardım." (fussilet 13)
Ayetine gelince velid korkudan sıçradı. Kavmine döndüğü zaman ne konuştuğunu sordular. Dediki;
“Vallahi o şiir değildir. Sihir değildir, kehanet değildir. Ey kureyş topluluğu beni dinleyin. Onu bana bırakın siz bu adamın önünden çekilin. Ondan işittiğim söz gerçekten büyük bir sözdür ben herşeyi okudum her sözü işittim ama onun gibisini işitmedim. Eğer araplar onu yenerse siz de ondan kurtulmuş olursunuz. Yok o üstün gelirse onun mülkü sizin mülkünüzdür. Onun üstünlüğü sizin üstünlüğünüz demektir. Siz de böylece insanların en mutlusu olursunuz.”
Vallahi Muhammed diliyle seni büyülemiş.
Onun hakkında benim fikrim budur ama siz bilirsiniz. Dilediğinizi yapınız. (İbn-i hişam suretun- nebi.)
f(2)the holy Kur'an london 1953

Resulullah'ın Kulluğu
Namazın gözünün nuru olduğunu söylerdi. Bazen namaz kılarken ağlardı. Farz namazlarla yetinmezdi. Soğuk kış gecelerinde sıcak yatağını terkeder, soğuk su ile abdest alarak saatlerce namaz kılardı. Bu şartlarda bir tek sabah namazının zorluğu düşünülürse bunun ne demek olduğu daha iyi anlaşılır. Kuşluk ve teheccüd namazları dışında her farz namazla birlikte kıldığı bazı nafileler de vardı. Savaşta veya hastayken ya da yolculukta devesinin sırtında bulunurken bile bu nafileleri terketmezdi. Ayrıca teravih namazı, bayram namazları, evvabin namazı, ay ve güneş tutulması, istiska namazlarını kılardı.
Haşa samimiyetsiz olsaydı kendisini kabullendirmesi için bu kadar ibadet etmesine gerek var mıydı? Nefse son derece ağır gelen bu ibadetleri bu kadar yapmamış olsaydı insanlar tarafından bir eksiklik olarak görülecek miydi?


MUHALİF İDDİALARININ KARARSIZLIK VE TUTARSIZLIKLARI
“Onlar: "Hayır, bunlar karışık rüyalardır; yok, onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir.”Enbiya 5
Muhaliflerin İslamiyeti kabul etmemek için ileri sürdükleri iddialar iyi düşünüldüğünde birbiriyle çeliştikleri ve kararsızlıkları görülmektedir. Bunlardan bazıları ise;
O bir şairdir!
O bir mecnun!
O bir kahin! Şeytanlar öğretiyor kendisine!
Davası haklı olsaydı önemli şahsiyetler ona uyardı!
Peygamber olarak niçin başkası değil de O seçildi!
Peygamber olsa bizim kavmimizden olurdu!
Birisinin ona birşeyler öğrettiği!
Getirdikleri saçma sapan rüyalar ve uydurma!
Getirdikleri geçmişlerin masal ve hikayeleri!
Bu iddiaların hemen tümü birbiriyle çelişmektedir.
Mesela diyelim ki haşa Hz peygamber'in akli dengesi bozuktu. O zaman yalnız delilik ve mecnun lakabı kendisine uygun olabilirdi. Fakat bir kişi aynı zamanda nasıl kahin, şair ve mecnun olabilir ki? Eğer kahin ise ne mecnun olabilir ne de şair.
“Hayır; onlar, gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar; kararsızlık içindedirler.” Kaf 5
Aynı şaşkınlık günümüz muhaliflerinde de gözlenmektedir. Sadece tabirleri yenilemişler modaya uygun hale getirmişlerdir. Önyargılı müsteşrikler ve materyalistler kah kendi kendine telkin kah başkalarından öğrendi kah insanları kandırdı! Gibi iddialara sarılmaktadırlar. Gözlenen genel ruh hali reddetmek için bir bahane bulma gayretidir.


Vahiy beklentisi içerisinde değildi
İngiliz müsteşrik Alfred Guillaume Hz. Muhammed'in (a.s.m) peygamberliğine inanmadığı halde bu olayı onun samimiyetine ve Hira mağarasında kendisine görünenlerin kuşku götürmez bir gerçek olduğundan emin olma isteğine delil olarak değerlendiriyor.(1)
Marksist Maxime Rodinson de söz konusu noktaya açıkça dikkat çekmekten kendini alamamıştır.Nitekim Rodinson Hz Peygamberin(a.sm) kendisine gelen şeyin Allah'ın vahyi olduğuna kesin kanaat getirmeden önce uzun bir süre tereddüt geçirdiğini kabul ediyor.(2)
Bu tereddüt ve bu gerçeği öğrenmeye yönelik şiddetli arzu Hz Muhammed'in vahiy gelmeden önce peygamberlik beklentisi içerisinde olmadığına kesin bir delildir.

(1)Alfred Guillaume İslam Pelican Books
(2)Maxime Rodinson Mahomet Editions du Seuil,


GİZLENEBİLECEK YANILGISINI GİZLEMEZDİ
Resulullah bir defa da namazda yanılmış, kimsenin bilmediği bu yanılgıdan dolayı sehiv (yanılma) secdesi yapmıştı. Tirmizi salat
Bir başka defasında namaz için kamet getirilmiş, saflar düzeltilmişti ki, Hz peygamber (a.s.m) dışarı çıkmış. Çünkü tam namaza başlayacağı zaman cünüp olduğunu hatırlamış ve Sahabilerine bekleyin buyurmuş sonra evine dönerek gusül abdesti almış, saçlarından su damlaya damlaya yanlarına dönmüş ve namazı kıldırmıştır. Buhari Eğer gerçekten peygamber olmasaydı cünüp haliyle namaz kıldırabilirdi. Namaz kılanlardan onun cünüp olduğunu kim biliyordu ki. Fakat namaz için evinden çıkmışken, namaz için saflar dizilmişken ve sahabileri için de bir bekleme güçlüğü söz konusuyken, evine dönüp önce gusül abdesti almaktaki ısrarı Onun samimiyetini ortaya koyan sessiz bir delil değil de nedir.


Ayet indikten sonra korunamayı kaldırması
Gerçekten Allah-u Teala O'nu birçok yerde korudu. Öyle yerlerde korudu ki ölüm ona ayakkabısının bağından daha çok yaklaşmıştı. Yüce Allah'tan başka kimsenin koruyamayacağı durumlarda korudu.
Cabir B. Abdullah naklediyor:
“Seferlerimiz esnasında gölgeli bir ağaca rastladığımızda, Resulullah'ın istirahati için O'na tahsis ederdik. Za'tür Rika gazvesinde Resulullah bir ağacın altında konakladı, kılıncını da üstüne astı. Müşriklerden biri kılıcı alarak kınından çıkardı ve Resulullah'a “Benden korkuyor musun” dedi. “Hayır” diye cevap verdi. Müşrik “Peki şimdi seni elimden kim kurtaracak?” Hz. Peygamber “Allah kurtaracak bırak kılıcı” dedi. O da kılıcı bıraktı. (Buhari)
Allah Teala'nın O'na sağladığı bu güvenlik, korku namazının meşru kılındığı gazvede vaki olmuştur. En korkulu vaziyette böyle bir emniyet sağlanmıştı.
Huneyn gazvesinde müslümanlar dağılmış Hz Peygamber düşmanlar arasında tek başına kalmıştı. Müslümanlar bozguna uğrayıp kaçınca O kısrağını düşman cihetine doğru sürdü. Amcası Abbas'ta kısrağın gemini tutarak sürat yapmasını engelliyordu. Derken müşrikler Resulullah'ın bulunduğu tarafa doğru geldiler, etrafını sardılar. O ise dönüp arkasına bakmadı bile. Aksine kısrağından indi. Hareketleriyle adeta “İşte elinizdeyim, elinizden geleni yapın” demek istiyordu. Sonra şöyle dedi; “Ben gerçekten peygamberim, bunda yalan yok. Ben Abdülmuttalib'in oğluyum.” Onlara meydan okuyor, sanki bulunduğu yeri bildiriyordu. Neticede O'na en ufak bir zarar bile veremediler. Bilakis Allah O'nu görünmez ordularıyla destekledi, Kendi eliyle düşmanlarını defetti. (Buhari)
Hudeybiye anlaşmasının müslümanları zorlayıcı şartları içinde ayetin güven içerisinde müslümanların Kabe'yi ziyaret edeceğinin teminat altına alınması olayı da buna güzel bir örnektir. (Buharide mevcuttur)

Yalan söylememesi
Peygamber Efendimizin peygamberlikle görevlendirilmeden önce bir kez olsun yalan söylediğine tanık olmamışlardı. Bizans imparatoru Heraklius Peygamberimizle ilgili olarak Ebu Sufyan'a şöyle sormuştu: "Peygamber olmadan önce onu yalancılıkla suçladığınız olmuş muydu?" Ebu Süfyan -Müslüman olmadığı zamanlar onun baş düşmanıydı- "Hayır" demişti. Bunun üzerine Heraklıus: "insanlara yalan söylemeyen birinin Allah adına yalan söylemesi mümkün değildir" demişti.
Böyle bir davası olan bir insanın davasından önce ve sonra hiçbir yalanının olmaması davasının da yalan olmadığının delillerinden biridir.

Kendine olan güveni
Arap liderlerinin önlerinde el pençe durdukları süper güç niteliğindeki imparatorlukların krallarına kesin ifadelerden oluşan davet mektupları ve elçiler göndermişti. Bir anda bu kralların tepkisini üzerine çekebilecek bir uygulamayı yapacak kadar kendisine olan güveni hakikatte Allah'a olan güvenin adı olabilir. Nitekim Kisra Hz Muhammed'in mektubunun başında ismine onun isminden önce yer vermesini bir cüretkarlık kabul edip mektubu parçalamış ve kendisine bağlı Yemen valisine Hz Muhammed'in kafasını koparıp getirmesi emrini vermişti. Bu hareket bile onun attığı adımın ne kadar tehlike içerdiğini göstermektedir.
Hz İsa'nın ilahlığı konusunda iddialaşan Necran hristiyanlarını yalancının lanetlenmesi için lanetleşmeye (mübahele) çağırdı fakat hristiyanlar kendilerine güvenemedi ve müslümanların himayesine girdiler. (Al-i İmran 61 de belirtilmektedir)
Hz Muhammed'in kendine olan güveninin güzel bir örneği de getirdiği dinin hiçbir zaman ortadan kaldırılamayacağını ve bütün dinlere galip geleceğini, Kuranın korunacağını Allah'ın izni ile kesin ifadelerle dile getirmesidir. Üstelik bu ifadeleri Daha hiçbirşeyin belli olmadığı Mekke döneminde ifade etmişti. (Her konuda ihtiyatlı olduğuna nazaran bu konuda da dinin ve kendisinin yokedilmesi durumunda bunun peygamberlerde olabilen bir durum olduğu telkini de verebilirdi. Nitekim diğer peygamberlerden bazıları öldürülmüş ve hepsinin getirdiği kitaplar insanlar tarafından tahrip edilmişti


MUHALİF MÜŞRİKLERİN İTİRAFLARI
Birçok muhalifi muhalifliği ile birlikte Onun peygamber olduğunu anlamıştı. Bunu itiraf etmektende kendilerini alamamışlardı. Fakat bazı cahili sebepler bu itirafın gereklerini yerine getirmekten onları alıkoymuştu.
Bir defasında Ebu Cehil Hz Muhammed ile karşı karşıya geldi ve kendisiyle el sıkıştı. Bir kişi laf attı: “Bu da ne gözlerim neler görüyor? Sen dininden dönen bir adamla el mi sıkışıyorsun?” Ebu Cehil onu biraz uzağa götürüp kulağına fısıldadı: Vallahi onun peygamber olduğunu biliyorum. Ama bizim Abd-i Menaf'a tabi olduğumuzu hiç gördün mü?” İbni Kesir Tefsir
Ahnes, Ebu Cehil'e şu anda burada senden ve benden başka kimse yoktur. Bana doğruyu söyle Muhammed gerçek bir peygamber midir? Yoksa bir yalancı peygamber midir? Ebu Cehil dedi ki “Vallahi Muhammed doğru sözlü bir insandır.O hiçbir zaman yalan söylememiştir. Fakat Beni Kusay Kabe'nin bayraktarlığıyla hacılara yemek yedirme ve su içirme vazifelerinin yanısıra peygamberliği de alıp götürürlerse Kureyşliler ne yapsın. İbn-i İshak Sire
Ebu süfyan Ahnes'e fikrini sorunca, Kendisi Hz Muhammed'in hak yolunda olduğuna inandığını söyledi. El İsabe , Asım Köksal Hz Muhammed ve İslamiyet.


ASKERİ SEFERLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNA BİZZAT KATILMIŞ OLMASI
Halbuki devlet başkanı olarak askeri görevleri ordusuna ve komutanlarına havale edip sadece siyasi işleri yürütmekle yetinerek devamlı olarak Medine'de kalıp canını tehlikeye atmayabilirdi.


TÜM İSLAMİ İLİMLERİN KAYNAĞI OLMASI
Kur'an, Hadis, Tefsir, Kelam, Tasavvuf, Fıkıh, Siyer gibi hakkında üniversiteler açılacak kadar ilmin bundan 1400 sene önce yaşamış bir kişiden doğmuş olması.

KURAN'DA KISSALARIN DOĞRULARININ ANLATILMASI
Tevrat ve incil'deki kıssaların bir kısmının kuran'da aynen anlatılmayıp kesinlikle hatalı alıntı olarak düşünülmeyecek nitelikte iddialı değişiklikler ile anlatılmış olması. (Halbuki Ehl-i Kitab tarafından tepkiyle karşılanmak yerine aynen alıp onların İslamı kolay kabul etmesini sağlayabilirdi.). Günümüzde Nuh tufanı, Mısır’da ki sosyal düzen ve hiyerarşi gibi tarihsel konularda yapılan drin araştırmalar tahrif edilmiş Tevrat’ta yanlışlıklar ve mantığa aykırılıklar bulunduğunu fakat Kuran’ın mucizevi şekilde doğruyu söylediğini göstermektedir.

KURANDAN ÖNCE BELAGATA YÖNELİK HİÇBİR FAALİYETİ GÖRÜLMEDİ
Peygamberlikten önce uzun zaman toplumda bulunduğu halde nesir, nazım, şairlik, hatiplik gibi bir meşguliyeti görülmediği halde Kur'an gibi o zaman müşrik şairlerini dahi teslime ya da itirafa sevkeden bir sözü tebliğ etmiş olması.
”De ki Allah dileseydi ben O'nu size okumazdım.(Ve benim lisanımla)onu size bildirmezdi. Zira bundan önce ben sizin içinizde bir ömür durdum hiç düşünmüyor musunuz? (Yunus 16)
Yahudilerin Hz. Muhammed (s) peygamber olduğunu bilmeleri
“Vaktaki Allah katından onlara, kendilerinde olanı tasdik eden Kitap geldi ki onlar bundan önceleri, inkar edenlere karşı kendilerine yardım gelmesini beklerlerdi, bildikleri gelince onu inkar ettiler. Allah'ın laneti, inkar edenlerin üzerine olsun.” 2/89
Asım b. Ömer kavminin adamlarının şöyle dediğini nakletmektedir;
“İslamdan önce biz puta taparken kitap ehli olan yahudilerle aramızda kavgalar olurdu. Biz onları bozup ganimet alırsak bize şöyle derlerdi:
Bizim dediğimiz (kitabımız)'ı tasdik eden bir peygamberin gelme zamanı yaklaştı. Biz onunla beraber sizi ad ve irem gibi katledeceğiz. Ya rabbi vasıflarını Tevratta gördüğümüz Ahir zamanda gönderilecek peygamberle bize yardım eyle.” bu sözü çok söylerlerdi. Fakat Allah peygamberini gönderince O'nun çağrısına biz icabet ettik, inandık, onlar inkar ettiler. (1)
* * *
“Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir.” Bakara 90
“Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, Peygamber'i, kendi oğullarını bildikleri gibi, bilirler. Kendilerine yazık edenler var ya! İşte onlar iman etmezler.” (En-am 20)
Seleme İbnu Sellam söyle söylüyor “Abdüleşhel Oğulları arasında bir yahudi komşumuz vardı. Bir gün evinden çıktı. Abdül eşhel Oğullarının yanına geldi. Ben orada bulunanların en genci idim. Kıyameti, öldükten sonra dirilmeği cennet ve cehennemi anlattı sonra
-Putlara tapan müşrik bir kavim var ki öldükten sonra dirilmeğe inanmıyorlar dedi.
-Yazık sana dedik sen inanıyormusun?
Evet dedi andolsun ki inanmayan için orada en büyük azap var O'nu ısıtırlar sonra o kafiri içine atarlar.
Peki bunun alameti nedir diye sordular
-Bu taraftan gönderilecek olan bir peygamberdir dedi ve eliyle Mekke tarafını gösterdi.
-O'nu ne zaman göreceksin diyenlere karşı içlerinde en genç olan beni göstererek:
-Bu çoçuk ömrünü tüketmeden O'na yetişir dedi.
Nihayet aradan zaman geçti Allah Muhammed (s) 'i gönderdi. O adamda henüz aramızda sağ bulunuyordu. Biz inandık fakat o inat ve hasedinden dolayı inkar etti.
-Yazık sana be adam dedik O'nun hakkında şöyle şöyle diyen sen değilmiydin?
-Evet ama dedi benim dediğim adam bu değildir. (2)
* * *
Ebi Nemle babasından anlatıyor: Benu Kureyza yahudileri kitaplarında Resulullah'ın zikrini okur adını ve sıfatını ve bize (Medineye) hicret edeceğini çocuklarına öğretirlerdi. Fakat Resulullah (s) zuhur edince hased edip çekemediler ve o değildir dediler.
* * *
İbn-Cafer babasından neklen şöyle diyor:
Yahudilerin en alimi olan az zabir ibn bata bana bir sifr okudu. İçinde Ahmed'in bahsi ve peygamber olacağı Karaz toprağında çıkacağı vasfının şöyle şöyle olduğu yazılı idi. Zabir bunu söyleyip dururdu. Ama Peygamber Aleyhisselamın Mekke de çıktığını duyunca o sifri yok etti ve Resulullah'ın vasıflarını gizledi. O değildir dedi. (3)
Resulullah (s) Midrasın evine geldi:
Bana en bilgininizi gösterin dedi. Abdullah bn Surya yı gösterdiler. O'nu tenhada görüp Allah'ın yahudilere verdiği nimetlere yemin verdirerek sordu:
-Benim Allah'ın elçisi olduğumu biliyor musun?
-Evet kavmim de biliyor. Senin vasfın Tevratta açıklanmıştır. Ama hased ettiler.
-O halde seni iman etmekten alıkoyan nedir?
-Kavmime aykırı hareket etmek istemiyorum. Belki onlar sana uyar müslüman olurlar. O zaman ben de müslüman olurum. (4)
* * *
Ebu Sahr el Ukayli anlatıyor;
Medineye çıktım; Allah'ın elçisine rastladım. Ebubekir ve Ömerle yürüyordu. İleride hasta yatan yeğeninin başı ucunda Tevrat okuyan bir yahudinin yanından geçerken Resulullah (s) yahudiden sordu;
-Ey yahudi Tevratı Musa'ya indiren ve İsrailoğullarına denizi yaran Allah hakkı için Tevratta benim evsafımı ve çıkacağım yeri görüyor musun?
-Hayır diye başını salladı yahudi. Fakat hasta olan yeğeni,
-Ben dedi, Tevratı Musa'ya indiren ve İsrail Oğullarına denizi yaran Allah için şehadet ederim ki bu Tevratta senin vasıflarını ve çıkacağın yeri biliyor ve ben Allah'tan başka ilah olmadığına ve senin Allah'ın elçisi olduğuna şehadet ederim.
Resul aleyhisselam;
Yahudiyi arkadaşınızın yanından kaldırın diye emretti. Genç vefat etti. Allah'ın elçisi O'nu yıkayıp defnetti. (5)
* * *
Hendek harbinde Resulullah (s) ile olan anlaşmalarını bozup düşmanla birleşmek suretiyle müslümanlara ihanet eden kureyza yahudilerini hendekten sonra Hz. Peygamber on beş gün muhasara etti. Artık kuşatmanın kalkmayacağını anlayan yahudiler aralarında görüştüler. Reisleri bulunan Kab ibn-u malik şöyle dedi;
“- ey yahudi cemaati, başınıza bu iş geldi bir kere. Şimdi size üç teklifim var. hangisini beğenirseniz O'nu yapınız;
-Bu adama uyalım, O'nu tasdik edelim. Zira O'nun peygamber olduğu artık sizce anlaşılmıştır. O, kitabınızda vasıflarını gördüğünüz peygamberdir. Böylece kanlarınızdan, mallarınızdan, çocuklarınızdan ve kadınlarınızdan emin olarak yaşarsınız..
-Tevratın hükmünden asla ayrılmayız. Ve O'nu başkasıyla değiştirmeyiz... dediler. (6)
fakat Abdullah ibn- selam ve kabul ahbar gibi insaflı yahudi alimleri islamiyeti seçmekte tereddüt etmediler.
* * *
1. ibni hişam siratunnebi c1 s211; taberi Camiul beyan c1 s309
2. Aynı eser s212
3. ibn-ussaad At- tabakat c1 s141
4. At- tabakat c1 s146; kitabu sıfatussafve c1 s31
5. At- tabakat c1 s169
6. taberi tarihul umemi val muluk c2 s 247

KENDİSİNE KUTSALLIK ATFETMEDİ
“Peygamberlerinin kabirlerini mescit yapan kavmi Allah kahretsin.” (İbni hişam cilt 2 )
“Beni meryem oğlu isanın övüldüğü gibi övmeyin. Allah'ın kulu ve resulü deyin (a.g.e)
Bir adam Hz Muhammed (s) önünde durmuştu. Kendisin korkudan bir titreme aldı. Allah'ın elçisi O'na şöyle dedi “Kendine gel ben kral değilim. Ben pastırma yiyen Kureyş'li bir kadının oğluyum” (Tabakat-al Kubra.)
Ebu umame diyor ki bir gün bizler oturmuş konuşuyorduk. Allah'ın resulü çıkageldi hemen ayağa kalktık. Buyurdu ki “Acemlerin birbirine tazim ederek kalktıkları gibi kalkmayın. Ben ancak bir kulum kul gibi yerim kul gibi otururum.” (Aşşifa.)
Resulullah'ın oğlu ibrahim vefat etmişti. O gün güneş tutulması olmuştu. Müminler ibrahimin vefatından dolayı güneşin tutulduğuna hükmettiler. Hz. Peygamber müslümanları başına topladı ve onlara şöyle dedi: Güneş de Ay da bir kimsenin ölmesi veya yaşaması yüzünden tutulmaz.”
Elbette ki bu ve benzeri hadiseleri kendisine kutsallık atfetmek için kullanabilirdi fakat kullanmadı. Hatta bu tür hadiselerin bu şekilde yorumlanma ihtimaline karşı müminleri uyardı.

EVLİYALARIN İMZASI
O'nun getirdiği din ile kemalata erişip olgunlaşan, birçoğuna Allah'ın keramet ikram ettiği, çevrelerindeki insanlarca üstün vasıfları görülen hatta bazılarının evliya olduğunu müslüman olmayanların bile kabul ettiği milyonlarca seçkin insan da onun davasına milyonlarca delil hükmünde imza basmaktadır.
O yıldızlardan bazılarını söylemek gerekirse;
Abdulkadir-i Geylani , Mevlana Celaleddin , Cüneyd-i Bağdadi , Şah-ı Nakşibendi , Ahmed Rufai , Ahmed Bedevi , Rabia-tül Adeviyye Hasan-ı Basri Bayezid-i Bestami ve daha binlerce keramet sahibi evliyalar onun davasına imza basmaktadır.


Tanıtım Filmi ve Sosyal Medya Yönetimi için doğru Reklam Ajansı "Sosyal Ajansım"
http://www.sosyalajansim.com

Altın oran, kabe, Kutsal Gizemler gibi eserleriyle uluslararası üne sahip olan yönetmen Erdem Çetinkaya'nın sahibi olduğu Mivafilm ve SosyalAjansim sizin için mükemmel bir tanıtım stratejisi oluşturabilir.
REFERANSLARIMIZ
T.C. Milli Savunma Bakanlığı – TAI – TUSAŞ (Atak Helikopterleri)
T.C. Milli Kütüphane (Tanıtım Filmleri ve Kurumsal Kimlik…)
Ankara Yıldırım Beyazıt Devlet Üniversitesi Tanıtım Filmleri
Kanal İstanbul Projesi 2012 Tanıtımı – İnanlar İnşaat
Wild Dragon Energy Drink – Avusturya
Xibe Energy Drink – Almanya
ŞikayetVar .com / Termikel/ Atv / TRT ve daha niceleri
Dünyanın en çok izlenen İslam Belgeseli (Kutsal Gizemler I ve II)
ERIC ROBERTS-Sinema Filmi-Özel Efektleri(Westbrick Murders)
Kozmik Sır – Bilim Kurgu Sinema (Başlıyor) ve çok daha fazlası…

Hiç yorum yok: